Konya Bilim Merkezi İlimge

Kristof Kolomb ve Yerli Soykırımları

 Umutcan Uzuntaş
 6 dk  391

Ünlü kâşif ve coğrafi keşiflerin öncülerinden olan Avrupalı denizci Kristof Kolomb, kendi deyimiyle “okyanus denizinin amirali” olma amacıyla ufka yelken açmış, farkında olmadan büyük bir keşif yapmıştır. Amerika kıtasına ilk ayak basan kişi değildi ancak Avrupa adına keşfederek tarih sahnesinde yeni bir sayfa açtığını söyleyebiliriz. Adından sıkça söz ettiren bu kişi, Batı tarihçiliğinde övgülerle anılan bir kahramandır. Peki, gerçekten durum bundan mı ibaret?

Kolomb, İtalya’nın Cenova limanında yaşayan yoksul dokumacı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Sürekli olarak gezginlerin yazılarını okuyan, coğrafyacıların çalışmalarını takip eden ve haritacılığa ilgi duyan bir gençti. Liman kentinde yaşadığı için de denizlere açılmak en büyük isteğiydi. Bu isteğini gerçekleştirmeyi başaran Kolomb, birçok liman gezdi ve bu bölgelerin haritasını çıkardı. Bu haritaları daha sonra diğer haritalarla karşılaştırdı. Ancak haritalarda bir sorun vardı. Bunun temel sebepleri Avrupa’nın dünyayı yeterince bilmiyor oluşu ve düz-küre dünya görüşlerinin hala tartışılıyor olmasıydı.

Kolomb, dünyanın küre şeklinde olduğu görüşünden yanaydı. Haritalardaki en büyük sorunlardan biri Asya kıtasının olduğundan aşırı büyük gösteriliyor olmasıydı. Amerika kıtasının varlığından haberi olmayan Kolomb için Asya kıtası, tüm heybetiyle dünyanın Doğu yanını kaplarcasına uzanıyor gibi görünüyordu. Dünya küre şeklinde olduğuna göre, eğer İspanya Limanı’ndan yola çıkar ve Batı yönünde ilerlerse kolayca Hindistan kıyılarına varabilirdi. Bu arayışın temel sebebi ise Türklerin, o tarihlerde bütün ticaret ve baharat yollarını kontrol ediyor olmalarıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun, İstanbul ve Akdeniz üzerindeki egemenliği Batı uygarlığı için kabul edilebilir değildi. Dolayısıyla Avrupalılar, yeni yollar arıyor, Türklerle iş yapmadan kazanç sağlamak istiyorlardı. Bunun sonucunda Batı’ya giderek Doğu’ya ulaşma düşüncesi ortaya çıkmıştı.


Elbette bunu düşünen ilk kişi Kolomb değildi ancak böylesine tehlikeli ve maliyetli bir yolculuğa çıkmaya kimse cesaret edemiyordu. Kolomb kararlıydı ve birçok krallıktan yardım istedi. Başlangıçta olumlu yanıt veren olmadı ancak yedi yıl sonra İspanya Kral ve Kraliçesi yardım etmeyi kabul ettiler. Bu yolla Santa Maria, Pinta ve Nina adlı gemiler ve mürettebatı Kolomb’un emrine verildi. Ardından yolculuk başladı, karanlık sularda geçen 70 günün ardından kara göründü. 1492 yılında Kolomb’un Hint adaları sandığı, aslında bugün Dominik Cumhuriyeti ve Küba bölgelerine denk gelen Antil Adaları’na çıkmışlardı. Kolomb ilk iş olarak adaya San Salvador adını verip Kastilya Katolik Krallığı adına el koymuştu. Sonradan görülecekti ki bu el koyma, yalnızca adalar için değil üzerinde yaşayanlar için de geçerli olacaktı.

Adaya çıkıldıktan sonra ada yerlileri onları fark etti ve karşılamaya geldiler. Amiral ve beraberindekiler yerlilere birtakım eşyalar veriyorlardı. Onlar da hemen kabul ediyor, karşılığında papağan, ilkel mızraklar ve pamuk ipliği yumakları gibi basit şeyler getiriyorlardı. Değersiz gibi görünse de tüm varlıkları buydu. Denizler ötesinden gelen bu beyaz adamlara iyi niyetlerini göstermişlerdi. Silah nedir bilmiyorlardı, gösterilen kılıçları incelerken ellerini kesiyorlardı. Demir kullanmıyorlar, av aletlerini basit kamış mızrak, ok ve yay oluşturuyordu. Kolomb seyir defterinde yerlileri detaylı bir şekilde betimliyordu. Onları Hindistan yerlisi sandığı için “Indian” olarak adlandırmıştı. Bunlar çıplak gezen ancak bedenleri çeşitli renklere boyalı, çoğunluğu genç yaşta, yapılı, yakışıklı yüzleri olan kişilerdi. Kolomb, kendi inanç sistemleri olmadığını düşünmüştü. Dolayısıyla kolayca Hıristiyan yapılabilir ve ağır işlerde çalıştırılabilirlerdi. Onlardan iyi birer hizmetçi yani köle olacağını yazıyordu. Pek de iyi niyet göstergesi taşımayan bu cümleler, olacakların habercisi niteliğindeydi.


Aslında bu yerliler, Kolomb’un sandığı kadar ilkel değillerdi. Birtakım yara izleri taşıyanlar vardı, bunun, diğer yerli kabileleriyle yapılan savaşlardan kaldığı anlaşılıyordu. Yarı yerleşik yaşam biçimini benimsemişlerdi, dolayısıyla basit tarım yapabiliyorlardı. Pek giysi kullanmıyorlardı ancak dokumacılık yapabiliyorlardı. Kendi inanç sistemleri de vardı ve Hıristiyanlığı öyle kolayca kabul etmeyeceklerdi. Çok geçmeden terslikler ortaya çıkmaya başladı. Kolomb burada bir kale inşa ettirmişti, yerlileri kendisi için çalışmaya zorlamıştı. Dere yataklarında beliren altın parçalarını görüyor ve kaynağını istiyordu. Olaylar, bir grup yerlinin, Amiralin aşırı isteklerini daha fazla kaldıramayarak reddetmesi sonucu kılıçtan geçirilmeleri ile başladı. Kolomb, İspanya’ya dönerken bir grup yerliyi de yakalayarak yanında götürmüştü. Ne yazık ki hem hava hem yolculuk şartlarından dolayı birçok yerli henüz yoldayken ölmüştü. Bu sırada adada kalan yerliler ise Kolomb’un kalesine saldırmışlardı.

Krallığa sunulan abartılı raporda, altın, köle ve yeşil bereketli araziler taahhüt ediliyordu. Karşılığında dev bir mürettebat ve çok sayıda gemi desteği alan Kolomb, ikinci seferine yola çıktı. Bu şekilde 1506 yılındaki ölümüne kadar dört sefer düzenlemiştir. Her yaptığı seferde daha fazla köle ele geçirirken, daha da fazlasının ölümüne sebep olmuştur. Adada ise yerliler altın bulmaya zorlanıyordu. Getirebilenler damgalanıyor, getiremeyenler ise türlü işkenceler görüyor ya da öldürülüyordu. Kadın, çocuk ayırt etmeden katlediliyorlardı ve yapabilecekleri pek bir şey yoktu. Çünkü karşı koyabilecek güçleri yoktu, karşı koymayı deniyor ve başarısız oluyorlardı. Bu durum karşısında çaresiz kalan yerliler arasında toplu intiharlar bile görülebiliyordu.


Kolomb ve onu takip eden diğer Avrupalılar adaların ardından anakaraya, yani Amerika kıtasına da ilerlemişlerdi. Burada Aztek ve İnka gibi görece daha gelişmiş uygarlıklarla karşılaşmışlar ancak gidişat değişmemişti. Avrupalılar bu yerlilere, Kızılderililere sözüm ona Batı uygarlığının “nimetlerini” götürüyorlardı. Gerçekte olansa kısa sürede kıta yerlilerinin nüfusunun büyük bölümünün ortadan kaldırılmasıydı. Öyle ki 50 milyon civarında tahmin edilen yerli nüfusu yıllar içinde 5 milyona kadar düşürülmüştü. Ölmeyen yerliler köleleştiriliyor, altın, gümüş gibi madenler Krallığa götürülürken kıta üzerindeki doğal yaşam da katlediliyordu. Kolomb’un alabildiğine yeşil diye sözünü ettiği topraklar, Avrupalıların ardından çorak arazilere dönmüştü. Böylece Kolomb, Batı sömürgeciliğine ve tarihin tanıklık ettiği en vahşi soykırımlardan birine öncülük etmişti. Avrupa’nın kahramanının aslında bir suçlu olduğu ise ancak beş yüz yıl sonra haykırılabilecekti.

#Kristof Kolomb #Keşifler #Yerli soykırımları #Köleler
0
0
0
Kaynakça

Bartolomé de las Casas. Yerlilerin Gözyaşları: Yerlilerin Yok Edilişinin Kısa Tarihi. Çev. Oktay Etiman. İmge Kitabevi: Ankara, 2011.

Cipolla, M. Carlo. Silahlar ve Avrupa Sömürgeciliği. Çev. Taşkın Temiz. Yöneliş Yayınları: İstanbul, 1998.

Cipolla, M. Carlo. Fatihler, Korsanlar, Tüccarlar. Çev. Tülin Altınova. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: İstanbul, 2003.

Kolomb, Kristof. Seyir Defterleri. Çev. Sait Maden. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları: İstanbul, 2015.


BENZER MAKALE
İngiltere Tarihindeki Kanlı Kraliçe

İngiltere Tarihindeki Kanlı Kraliçe

İngiltere tarihinde Protestan reformuna karşı çıkarak, Katolik inancını savunan Kraliçe Mary'nin Protestan...

Modern Üniversitenin Kurucusu: Wilhelm von Humboldt

Modern Üniversitenin Kurucusu: Wilhelm von Humboldt

Wilhelm von Humboldt, Prusyalı bir devlet adamıdır. Bakanlık ve diplomatlık yanında filozof, dilbilimci ve eğitimcidir....

Ortaçağ Yahudi Alimi: Saadia Gaon

Ortaçağ Yahudi Alimi: Saadia Gaon

Asıl adı Saadia ben Yosef olan Saadia Gaon Müslümanlar arasında Said el-Feyyumi olarak tanınmaktadır. Babilonya’da...

Osmanlı Mimarisine Yön Veren İsim: Mimar Sinan

Osmanlı Mimarisine Yön Veren İsim: Mimar Sinan

Osmanlı’nın en gözde mimarı olan Sinan, Kayseri’nin Ağırnas köyünde dünyaya gelmiştir. Yavuz...

Said Halim Paşa’nın Hayatı ve Düşünceleri

Said Halim Paşa’nın Hayatı ve Düşünceleri

Said Halim Paşa, döneminin İslam çizgisindeki aydınlarındandır. Çağdaşlarının aksine İsviçre’de...

Bir İslam Sanatçısı: Sıdıka Cuma

Bir İslam Sanatçısı: Sıdıka Cuma

Sıdıka Cuma, eleştirmenlerce beğenilen, birçok ödüle sahip çağdaş İslam sanatçısı, grafik...

Peygamber Efendimizin Şairi: Hassan Bin Sabit

Peygamber Efendimizin Şairi: Hassan Bin Sabit

Hz. Peygamber’i, ashabını ve İslâm dinini, müşriklerin hicivlerine karşı şiirleriyle savunduğu için...

Ölümcül İsyan: An Lushan Ayaklanması

Ölümcül İsyan: An Lushan Ayaklanması

755-769 yılları arasında Çin’de süren An Lushan ayaklanması sonucu 36 milyon insan hayatını kaybetmiştir....

Meşhur Astronomi Alimleri: Mecrîtî ve Zerkali

Meşhur Astronomi Alimleri: Mecrîtî ve Zerkali

Astronomi insanlık tarihi kadar eski bir bilimdir. Gökyüzü her zaman insanlar için bir merak konusu...

Hüccetülislâm: İmam Gazzali mi? İmam Gazali mi?

Hüccetülislâm: İmam Gazzali mi? İmam Gazali mi?

“Hüccetülislâm” ve “Zeynüddin” isimlendirmeleri ise İmam Gazzali’nin...

ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER