Konya Bilim Merkezi İlimge

Klasik Çin Akupunkturu ve Kısa Tarihi

 Ayşe Ovalı
 5 dk  147

Zengin kültürü sayesinde kendi sorunlarına kadim yöntemleriyle çözüm üreten Asya toplumunun tıp alanında da kendine has bazı teknikleri vardır. İlaç odaklı ilerleyen Batı tıbbının etkisiyle gözden düşürülmeye çalışılan bu teknikler zaman zaman bir kesim tarafından çağın gerisinde gibi lanse edilse de halk indinde işlevselliğini hiçbir zaman yitirmemiştir.

Latincede iğne anlamına gelen acus ve batırma anlamına gelen punctura kelimelerinden oluşan akupunktur, Batı dillerinde “acupuncture” şeklinde ifade edilmektedir. Türkçedeki tam karşılığı ise “iğnelemek” ifadesidir. Akupunktur, ucunda ilaç veya herhangi bir madde bulunmayan kılcal iğnelerin deri üzerinden vücudun belirli noktalarına batırılmasıdır. Burada amaç belirli noktaların uyarılarak vücudumuzda tıkanan enerji akışını normale dönüştürmektir. Böylece organizma ilaç tedavisine gerek kalmadan, kendi olanaklarıyla hastalığın ortadan kalkmasını sağlar. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli detay, deriye hangi noktadan müdahale edileceğinin isabetli bir şekilde tespit etmektir.

Akupunktur Qi (çi) adı verilen enerji ile ilgilenir. Henüz bilimsel olarak tanımlanmamış bu Qi fenomenini, yani enerjiyi, hayatımızın her alanında, içimizde ve etrafımızda hissederiz. Bu enerji akışında yaşanan herhangi bir aksaklık akupunktur sayesinde yönetilebilir, dağıtabilir; çok fazla birikmiş yönden çok az olana doğru aktarılabilir.

İnsan vücudundaki akupunktur noktaları ile iç organlar arasında derin bir ilişki vardır. Deri altında belirli bir hat üzerine dizilen bu noktalar bütününe meridyen adı verilir. Meridyenler sistematik bir şekilde dizilmişlerdir. Vücudun sağ yanında 12 ve sol yanlarında 12 olmak üzere eşit sayıda akupunktur noktaları bulunur. Her biri bir organa denk gelen bu noktalar sekiz meridyen üzerinde dizilmişlerdir. Merkez meridyenler, aktif ve pasif olmak üzere iki ana grupta toplanmıştır. Aktif meridyenler; kalınbağırsak, mide, ince bağırsak, mesane, safra kesesi, üç bölümlü ısıtıcı meridyenlerdir. Pasif meridyenler ise akciğer, dalak, kalp, böbrek, karaciğer, kalp uzmanı meridyenleridir.

Her bir organın duygusal bir karşılığı vardır. Enerji kanalındaki herhangi bir tıkanıklık o organın karşılığı olan duyguda değişime neden olur. Örneğin karaciğer öfkeyi temsil eder ve karaciğer meridyeni tıkanık olan biri öfke kontrolünde sorun yaşayabilir.

Akupunktur tedavisi batı tıbbına aşina olan bizlere ilk bakışta biraz garip gelebilir. Çünkü iğnelenen noktanın hastalığın merkezinden uzakta olması kişide söz konusu rahatsızlığı iyileştireceği zannını oluşturmamaktadır. Birçok doktorun bile kendi çabalarının olumlu bir sonuç vermediği durumlarda, akupunktur tedavisi ile iyileşen hastalarla karşılaştıklarında ortadaki kanıtlara inanmayı reddettikleri gözlemlenmektedir.

Akupunkturda uygulama deriye ve deri altındaki kasa yapılır. Yapılan iğneleme sonucunda merkezi sinir sistemi ve plazmada, serotonin ve enkefalin seviyesi yükselir. Bu artış kişinin ruhsal ve psikolojik durumun iyileşmesine olumlu etki sağlar. Bundan dolayı bu tedavi yöntemi anksiyete ve depresyon gibi psikolojik hastalıkların tedavisinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.


İğnelerin batırıldığı yerlerdeki uyaranlar, çevresel sinirlerden beyin kabuğuna aktarılır ve böylece hastalığın beyinde meydana getirdiği tahrişler önlenmiş olur. Bu nedenle akupunkturun tedavi ettiği hastalıklar bir hayli fazladır. Ağrıların tedavisinde, astım bronşit gibi alerjik rahatsızlıklarda, migren, felç inme, kronikleşmiş sinüzit, sindirim sistemi rahatsızlıkları, şeker hastalığı, romatizmal hastalılar, depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları, zayıflama, sigarayı bırakma, egzema, eklem iltihabı, kalp ve tansiyon hastalıları başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde kullanılır. Ayrıca bu tedavi yönteminin sinir sistemi kökenli hastalıkların tedavisinde en iyi sonuçlar verdiğine inanılır.

Çin’de ortaya çıkan akupunkturun tarihçesi ise M.Ö. 5000’li yıllara dayanır. Uzak Doğu’da bazı hastalıkların tedavisinde taşların sivriltilerek derinin bazı bölgelerine batırılması uygulaması bulunmaktaydı. İlerleyen dönemlerde taşların yerini kemik ve ağaçlardan yapılan ince çubukların aldığı ifade edilmektedir. Yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. 1000’li yıllarda hem akupunktur hem de tedavi yönteminin tartışıldığı bazı yazıtlar bulunmuştur.

M.Ö. 206 ile M.S. 220 yılları arasındaki Han Hanedanlığı döneminde Çin tıbbının hem teorik hem de pratik uygulamalarının temelleri belirlenmiştir. Bu dönemde Ying ve Yang, beş element, kanal teorileri ve çeşitli iğneleme yöntemleri açıklanmıştır.

Akupunkturun temel ilkeleri binlerce yıldır değişmemiş olmasına rağmen bazı felsefi ve teorik ayrıntılarda küçük çaplı değişimler yaşanmıştır. Bu değişimler akupunkturun kendisinde değil tesir ve etki biçimlerini açıklayan bölümlerde yapılmıştır. Çünkü uzun yıllardır süregelen deneyler ve gözlemlere göre akupunktur ile gerçekleştirilen tedaviler geçici değildir. Bunun temelinde ise akupunkturun söz konusu hastalığı değil, hastalığı oluşturan sebepleri yok etmeyi merkeze alması yatar.

Bu yöntemle yapılan tedavilerde alınan başarısız sonuçlar akupunktur ile bağdaştırılmaz. Eğer bir tedavide sonuç alınmadıysa bu hastalıkla alakalı noktaların yerlerinin iyi saptanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yöntemden başarılı sonuçlar elde edilmesinde etkili olan bir diğer unsur hasta ile doktorun uyum içerisinde olmasıdır.

Ülkemizde sadece doktorların uygulama yetkisi olan akupunktur aslında titiz davranıldığı taktirde herkes tarafından başarıyla uygulanabilir. Her gün milyonlarca insan tarafından uygulanan bu yöntemde, sabır ve dikkat gösterildiğinde hiçbir tehlike söz konusu değildir. Asırlardır da başarıyla uygulanmıştır.

#Acupuncture #Çin #İğne #Tedavi #Akapunktur
0
0
0
Kaynakça

Cabıoğlu, Mehmet Tuğrul, Ergene, Neyhan, “Akupunkturun Etki Mekanizmaları Ve Klinik Uygulamaları”, Genel Tıp Dergisi, 13 (1), 35-40, 2003.

Kavaklı, Ahmet “Akupunktur”, Fırat Tıp Dergisi, 15 (1), 1-4, 2010.

Sarıkaya, Halûk Egemen, Cümbüleş, Cahit, “Akupunktur”, 1. Cilt, Bilim Araştırma Grubu, 1977.

BENZER MAKALE
İnsanlar Neden Kravat Takar: Kravatın Öyküsü

İnsanlar Neden Kravat Takar: Kravatın Öyküsü

Hemen hemen her erkeğin dolabında bulunan özel günlerde ya da işe giderken tercih ettiği kravatın tarihi M.Ö....

Baharın Habercisi Adonis Miti

Baharın Habercisi Adonis Miti

Yunan mitolojisinde “Adonis Miti” olarak bilinen, doğadaki ölüm ve yenilenmeyi sembolize ettiği kabul...

Mükemmelliğin Sembolü: Yin Yang

Mükemmelliğin Sembolü: Yin Yang

Birbirine dolanan siyah ve beyaz iki yarım dairenin, her iki tarafında zıt renklerden bir nokta bulunan Yin-Yang sembolü...

Renklerin Tarihi: Mavi Rengin Arayışı

Renklerin Tarihi: Mavi Rengin Arayışı

Maviyi yaygın bir renk olarak düşünmek doğaldır. Mavi, gökyüzü ve okyanus ile ilişkilendirilir....

Duygu ve Gösterişli Güzelliğin Sanata Yansıması: Barok

Duygu ve Gösterişli Güzelliğin Sanata Yansıması: Barok

Barok kelimesi Portekizce “tam yuvarlak olmayan şekilsiz inci” anlamına gelen “barroco” kelimesinden...

Dünyanın En Küçük Ülkesi Vatikan

Dünyanın En Küçük Ülkesi Vatikan

Vatikan, 44 hektarlık bir yüz ölçümüne sahip olması nedeniyle dünyanın en küçük...

Sâmerrâ Ulu Camii ve Koni Biçimli İlginç Minaresi

Sâmerrâ Ulu Camii ve Koni Biçimli İlginç Minaresi

Samarra Ulu Camii, Irak'ın Samarra şehrinde bulunmaktadır ve Sâmerrâ 'da bulunan en önemli tarihi...

Bir Ramazan Geleneği: Hurmalar

Bir Ramazan Geleneği: Hurmalar

Hurma palmiyesi olarak bilinen büyük bir ağaçta yetişen hurma dünyanın en tatlı meyvelerinden biridir....

Antik Mısır’ın Sınırları Aşan “Ankh” Sembolü

Antik Mısır’ın Sınırları Aşan “Ankh” Sembolü

“Ankh” sembolü, “yaşamın haçı, hayatın sembolü” olarak bilinmekte ve düz bir...

İslam'ın İkinci Büyük Buluşması: Bishwa Ijtema

İslam'ın İkinci Büyük Buluşması: Bishwa Ijtema

Bishwa Bengalce "dünya", ijtema ise Arapça 'içtima' yani "toplantı" anlamına gelir. "Dünya...

ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER